Bu yılki Çocuklarla Felsefe etkinliklerimde farklı olan bir şeyler var. Bazı şeylerse, on yıldır süregelen düzenimde olduğu gibi. Yine düzenli felsefe yapıyoruz. Ortaokul ve lise öğrencilerinden oluşan, az kişilik iki grubum var. Buraya kadar her şey normal. Bu yılın farkı, felsefe oturumlarının bir _okuma grubu_ içinde gerçekleşiyor olması. Süreç şöyle ilerliyor: Bir yandan roman okurken, dönüşümlü olarak bir hafta edebiyat, bir hafta felsefe konuşmak için buluşuyoruz. Edebiyat oturumlarında felsefe yapmıyor, yalnızca okumakta olduğumuz kitabın bir bölümünü değerlendiriyoruz. Sonraki hafta, felsefe oturumu için buluşuyor, kitaptaki dünyadan ziyade gerçek hayata odaklanan sorularla felsefi bir grup diyaloğu gerçekleştiriyoruz. Her iki oturumda da konuşacağımız soruları öğrenciler belirliyor. Deneme amacıyla başladığım bu yöntem, en tatmin duyduğum Çocuklarla Felsefe programlarımdan birine dönüştü. Bunun nedenini paylaşmak istedim. Bu yöntemle, Çocuklarla Felsefe uygulamalarında sıkça karşılaştığımız bir sorunu aştığımızı düşünüyorum. # Yaşadığım bir sorun Daha önce uyguladığım ve [[2022-10-17 - Sorgulayan Çocuklar yayımlandı!|kitabımda]] da "Basit bir Çifel süreci" olarak ifade ettiğim klasik ders akışında, önce bir uyaran sunumu yapıyoruz. Başka bir deyişle, grupla birlikte bir hikaye okuyoruz.^[Uyaran dediğimiz materyaller hikaye olmak zorunda değil, ancak hem iyi çalıştığı için hem de kendi mizacıma daha uygun olduğu için, hemen hemen her zaman bu amaçla hikayeleri kullanıyorum. Metnin geri kalanında, "uyaran" yerine hikayelerden bahsedeceğim.] Daha sonra, bu uyarandan çıkardığımız çeşitli sorular aracılığıyla, benim kolaylaştırıcılık rolünde olduğum, felsefi bir grup diyaloğuna başlıyoruz. Buradaki problem şu: ilginç bir hikaye okuduğumuzda, çocuklar çoğu zaman bu hikaye ile ilgili _felsefi olmayan_ sorular sormak istiyorlar. Bazen kitapta kafa karıştırıcı buldukları bir şeyi sormak, bazen de hikaye okurken hissettiklerini paylaşmak istiyorlar. Bunlar hikaye okuduktan sonra oluşan doğal ihtiyaçlar. Fakat bu konulara zaman ayırdığımızda, felsefi diyalog için kalan süre kısalıyor. Bu da bir sorun, çünkü **Çocuklarla Felsefenin asıl kazanımlarını, mümkün olduğunca uzun süren ve tekrarlı gerçekleşen felsefi diyaloglar** sayesinde alıyoruz. Dolayısıyla edebiyat ve hikaye deneyimi hakkında konuşmak, felsefi diyalogdan zaman çalan bir etkinliğe dönüşüyor. Daha önce bu problemi, hikaye ile ilgili konuşmaları kısa tutarak ya da doğrudan atlayarak çözüyordum. Bu içime sinmiyordu, çünkü böyle yapmak bazen bende bile oluşan bir ihtiyacı görmezden gelmek anlamına geliyordu. Edebiyat hakkında konuşmamak bir eksiklik oluşturuyordu. Yine de yaptığımın doğru olduğunu düşünüyordum, çünkü benim görüşümde bir Çocuklarla Felsefe kolaylaştırıcısının yapabileceği en büyük yanlışlardan biri, felsefe adı altında "felsefe olmayan etkinlikler" yapmak. Bundan ziyade, edebiyat konuşmamayı tercih eder olmuştum. # Yeni yöntemin avantajları Şimdiki süreçte, bir haftayı tamamen hikaye ile ilgili sorulara, sonraki haftayı ise aynı kısımla ilgili tamamen felsefi diyaloğa ayırıyoruz. Bu yaklaşımın, her hafta felsefe yaptığımız bir düzene kıyasla çok daha iyi olduğunu düşünmeye başladım. Evet, iki buluşmada bir felsefe yapıyoruz, yani toplamda felsefi diyaloğa ayırdığımız zaman azalmış oluyor. Ancak bu şekilde gerçekleştirdiğimiz etkinlikler çok daha verimli geçiyor. Okuma grubu ve felsefi diyaloğu birleştirmenin birkaç belirgin avantajı var: 1. Hikayeyi edebi açıdan uzun uzun konuşmak, sonraki haftaki felsefe oturumu için bize yeni sorular sağlıyor. 2. Felsefe yapmadan önce hikayeyi detaylıca konuşmak, öğrencilerin oluşturduğu felsefe sorularının kalitesini artıyor. 3. Hikaye hakkındaki merakımızı doyurduktan sonra, bir hafta sonra yapılan felsefi diyaloğa çok daha iyi odaklanabiliyoruz. 4. İki oturum türünün havası farklı olduğu için, öğrenciler edebiyat konuşmasıyla felsefi diyalog arasındaki farkı daha net anlıyor. "Felsefe hikayeler hakkında konuşmaktır" düşüncesi oluşamıyor. 5. Hikaye üzerine uzun uzadıya konuşmak, salt felsefeyle elde edemediğimiz başka bir tatmin sağlıyor. Hikayeyi sınıf dışında, kendi zamanımızda okumaya dayalı bir sistemi denemeye daha önce çekinmiştim. Çoğu kişinin okumadan geleceğini düşünüyordum. Devam etmekte olan lise ve ortaokul gruplarımda, öğrencilerim _her zaman_ o haftanın okumasını yapmış olarak geldiler (gurur). Sanırım bunun sebeplerinden biri, etkinliği _öncelikle bir okuma grubu_ olarak sunmamdı. Düzenli okuma alışkanlığı olan öğrencilerle başlamış olmak da bu açıdan önemli oldu diye düşünüyorum. Sonuçta, kendim için en iyi felsefe yapma biçimlerimden birini bulduğumu düşünüyorum. Benim için oldukça tatmin edici bir süreç oluyor. Tabii ki bu yöntem herkese uygun olmayabilir, çünkü bazı özel koşullar gerektiriyor. Her kolaylaştırıcı düzenli okuyan öğrencilerle ya da küçük gruplarla çalışma şansına sahip olmayabilir. Ama yine de, belki birilerine ilham olur düşüncesiyle paylaşmak istedim. Okumayı seven, bunu bir grup olarak deneyimlemek ve okudukları hakkında konuşmak isteyen öğrenciler tanıyorsanız, onları devam eden gruplara yönlendirebilirsiniz: - [[Kuzgun Okuma Grubu - Ortaokul]] - [[Kuzgun Okuma Grubu - Lise]]